30 Nisan 2015 Perşembe

İSRAİL


Genel Bilgi
            İsrail, batısında Akdeniz, kuzeyinde Lübnan ve Suriye, doğusunda Ürdün, güneyinde ise Mısır ve Kızıldeniz ile çevrilidir.
            Uzun ve dar bir biçime sahip olan İsrail, 470 km uzunluğunda olup, en geniş yeri yaklaşık 135 km'dir. Sınırları ve ateşkes çizgileri içerisinde kalan toplam yüzölçümü 27.817 km²dir. Ülkenin %55’i kum ya da kaya çölüdür.
            Kudüs ülkenin en kalabalık kentidir.  Uluslararası toplumca İsrail’in bir parçası olarak görülmemekle birlikte fiili başkenttir. Tel Aviv ise ülkenin finans merkezidir. İsrail Merkezi İstatistik Bürosunun tahminlerine göre İsrail’in 2013’deki nüfusu 8.051.200’dür. Bunun 6.045.900’ü Yahudi’dir. Ülkenin ikinci büyük grubunu oluşturan Arapların sayısı 1.663.400’dür (Dürziler ve Doğu Kudüs Arapları dâhil). İsrailli Arapların büyük çoğunluğunu yerleşik Müslümanlar,  daha az fakat önemli bir miktarını yarı yerleşik Necef Bedevileri,  geri kalanı da Hıristiyanlar ve Dürziler oluşturur. Arapların dışındaki azınlıklar Maruniler, Samiriler, Siyah Yahudi İsrailliler, Ermeniler ve Çerkezlerdir. İsrail ayrıca Afrika ve Asya’dan gelen önemli sayıda yabancı işçiye ve sığınmacıya da ev sahipliği yapmaktadır.
            İsrail; parlamenter sistem, nispi temsil ve genel oy hakkına dayalı temsili bir demokrasidir.  Başbakan hükümetin başı,  Knesset ise tek meclisli yasama organıdır. OECD üyesi olan İsrail gelişmiş bir ülkedir. 2012 yılı itibariyle, nominal   gayrisafi yurtiçi hasıla dikkate alındığında, dünyadaki 43. büyük ekonomi ile Ortadoğu’da en yüksek, Asya’da ise üçüncü en yüksek yaşam standardına sahiptir. İsrail’deki ortalama ömür ise dünya ülkelerinde görülen en yüksek ortalama ömürler arasına girer.
            Para birimi Yeni İsrail Şekelidir.


İsrail ve Batı Şeria

 İsrail ve Yahudi Halkının Kısa Tarihi*
            Charles Krauthammer’dan alıntı - The Weekly Standard, 11 Mayıs 1998
            “İsrail ulusu, 3.000 yıl önce oturduğu toprakta oturan, 3.000 yıl önceki adını taşıyan, 3.000 yıl önceki dilini konuşan ve 3.000 yıl önce taptığı Tanrı’ya tapan yeryüzündeki tek ulustur. Toprağı kazarsanız Davut zamanından çömlekler, Bar Kohba zamanından madeni paralar ve bugün köşedeki şekerci dükkânında dondurma tanıtan yazıya son derecede benzeyen bir yazı ile yazılmış 2.000 yıllık metinler bulursunuz.”
            Yahudi halkı da denilen İsrail halkının kökeni, tek Tanrı inancını yerleştiren İbrahim’e dayanır. İbrahim, oğlu İshak ve torunu Yakup’a (İsrail) Yahudilerin atababaları denir. Üçü de sonradan İsrail Ülkesi olarak tanınacak olan Kenan Ülkesi’nde yaşadı. Mezarları Hebron’daki (El Halil) Machpelah Mağarası’ndadır.
            Tevrat'a göre Tanrı Yakup'a göründü ve onu kutsayarak Yakup olan adını “İsrail” olarak değiştirdi. İsrail, adını Yakup’a verilen bu addan aldı. Yakup’un 12 oğlu 12 aşiretin çekirdeğini oluşturdular. Bu aşiretler gelişerek sonradan Yahudi ulusunu meydana getirdiler. Yahudi adı, Yakup’un 12 oğlundan biri olan Yehuda’dan gelir. Yakup’un diğer oğulları Reuben, Shimon, Levi, Dan, Naphtali, Gad, Asher, Yisachar, Zevulun, Yosef, Binyamin’dir. 
            İbrahim’in soyundan gelenler,  Musa’nın önderliğinde Mısır’dan çıktıktan sonra, MÖ 1300 civarında bir ulus olmaya başladılar. Musa, Mısır’dan çıktıktan az sonra, bu yeni oluşan ulusun halkına Tevrat’ı ve On Emir’i iletti. Sina Çölü’nde 40 yıl dolaştıktan sonra onları İbrahim, İshak ve Yakup atababaların soyundan gelenlere Tanrı’nın vadettiği ülke olarak Tevrat’ta bahsi geçen İsrail Ülkesi’ne götürdü.
            Bugünkü İsrail halkı, kurucu baba İbrahim’den (yaklaşık MÖ 1800) başlayarak kuşaktan kuşağa aktarılan Yahudi mirası ve dininin biçimlendirdiği aynı dili ve kültürü paylaşır. Bu nedenledir ki, 3300 yıldan beri İsrail Ülkesi’nde varlığını sürdürmektedir.
            İsrailoğullarının İsrail Ülkesi’ndeki egemenliği Yeşu’nun (İng. Joshua) fetihleri ile başlar (yaklaşık MÖ 1250). İsrail’in tarihinde MÖ 1000’den 587’ye kadarki dönem “Krallar Dönemi” olarak bilinir. En önemli krallar, Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapan Kral Davut (MÖ 1010-970) ile Kudüs’te I. Tapınak’ı kuran oğlu Süleyman’dır (MÖ 970-931).
            Babilli Nebukadnezar’ın ordusu MÖ 587’de Kudüs’ü aldı, Tapınak’ı yıktı ve Yahudileri Babil’e sürdü.
            MÖ 587 yılı bölge tarihinde bir dönüm noktası oldu. O tarihten itibaren bölge art arda gelen süper güçlerce yönetildi ve kontrol edildi. Bunlar sırasıyla Babilliler, Persler, Eski Yunanlılar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Haçlılar, Osmanlılar ve İngilizlerdir.

İsrail’de hüküm sürmüş yabancı imparatorluklar
Dönem
İmparatorluk
Başlıca olaylar
MÖ 587
Babil
I. Tapınak’ın yıkılması
MÖ 538-333
Pers
Sürgünlerin Babil’den dönüşü ve II. Tapınak’ın yapılması (MÖ 520-515)
MÖ 333-63
Helen
Büyük İskender’in ordusu tarafından bölgenin fethi (MÖ 333). Yunanlılar genel olarak Yahudilerin devletlerini yönetmelerine izin verdiler. Fakat Kral IV. Antiokhos zamanında Tapınak’a ve Yahudi inancına saygısız davranıldı. Bu Makkabilerin başkaldırmalarına ve bağımsız bir idare kurmalarına yol açtı. Bununla ilgili olaylar Hanuka bayramında kutlanır.
MÖ 63-MS 313
Roma
Titus komutasındaki Roma ordusu Kudüs’ü aldı ve MS 70’de II. Tapınak’ı yıktı. Yahudiler başka yerlere sürüldüler. Bar Kohba 132 yılında Romalılara karşı başkaldırdı, fakat Judea Dağlarında Bethar’da bir savaşta öldürüldü. Sonuçta Romalılar Yahudi toplumunu başsız bıraktılar, Kudüs’ü Aelia Capitolina ve Judea’yı Palaestina olarak yeniden adlandırdılar (Filistin sözcüğü bu Latince isimden türemiştir).
Geriye kalan Yahudi topluluğu Celile’deki kuzey kasabalarına göçtü. MS 200 dolaylarında Sanhedrin (din, yargı, yasama işlevleri olan Yahudi Konseyi) Tsippori’ ye (Zippori, Sepphoris) taşındı. Sanhedrin’in Başkanı Haham Yehuda HaNasi (Prens Judah) Yahudi sözlü kanunları Mişna’yı derledi.
313-636
Bizans
636-1099
Arap
Yıkılan Yahudi Tapınak’ının yerine Emevî Halifesi Abdülmelik tarafından Kubbet-üs-Sahra yaptırıldı.
1099-1291
Haçlı
Haçlılar Papa II. Urban’ın çağrısına uyarak Kutsal Toprakları ele geçirmek için Avrupa’dan geldiler ve Hıristiyan olmayan nüfusu kılıçtan geçirdiler. Daha sonra Kudüs’teki Yahudi topluluğu Avrupa’dan gelen Yahudi göçüyle büyüdü.
1291-1516
Memlûk
1516-1918
Osmanlı
Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) zamanında Eski Kudüs’ün surları yeniden inşa edildi. Kudüs’teki Yahudi topluluğunun nüfusu arttı.
1917-1948
İngiliz
İngiltere, Yahudi halkının Filistin’de “ulusal yurt” kurma hakkını tanıdı. Bununla birlikte, II. Dünya Savaşı’ndan sonra bile, Yahudi göçmenlerin İsrail’e girişlerini büyük ölçüde kısıtladı. Filistin Mandası’nı biri Arap ( sonradan Ürdün olan), diğeri Yahudi (İsrail)  iki devlet arasında böldü
* Brief History of Israel and the Jewish People, http://www.science.co.il/Israel-history.php adresinden Türkçeye çevrilerek alınmıştır.

Siyonizm ve İngiliz Mandası
            Kimi Yahudiler sürüldükleri günden itibaren Kudüs’e ve “İsrail Toprağı”na dönmek istediler. Hatta geri dönme umudu ve isteği onların inanç sistemlerine de girdi. Mesih’in bir gün çıkıp geleceğine ve kendilerini sürgünden kurtaracağına inandılar. Dönmeyi isteseler de, gerektirdiği fedakârlıklar yüzünden, bunu genellikle normal zamanlarda değil, zorunluluk karşısında göze alabildiler. 1492 yılında İspanya’dan kovulduktan sonra bazı Yahudi toplulukları Filistin’e yerleştiler. 16. yüzyıl boyunca Yahudiler dört kutsal kente –Kudüs, Tiberias, Hebron ve Safed- kök saldılar. 1697’de Haham Yehuda Hachasid, Polonya’dan yola çıkarken 30 aile iken yolda katılanlarla birlikte 1500 kişiye ulaşan bir Yahudi grubu Kudüs’e ulaştırdı. 18. Yüzyılın ikinci yarısında da Hasidilik karşıtı Ferisiler Litvanya’dan gelip Filistin’e yerleştiler.
            Osmanlı idaresindeki Filistin’e ilk modern göç dalgası 1881’de, Yahudilerin Doğu Avrupa’daki katliamlardan kaçtıkları sırada başladı. Siyonist hareket uygulamada her zaman için var olmuştur. Ancak,  Yahudi sorununu uluslararası plana taşıyan ve İsrail Toprağı’nda bir Yahudi devleti kurma amacını güden siyasi Siyonizm’i kuran kişi Macar gazeteci Theodor Herzl’dir. Herzl, 1896’da, nasıl bir Yahudi devleti düşündüğünü anlatan Der Judenstaat (Yahudi Devleti) adlı bir kitap yayımladı, ertesi yıl da Dünya Siyonist Kongresi’ne başkanlık etti.
            Theodor Herzl, Avusturya Büyükelçisi’nin aracılığıyla 1901’de Sultan Abdülhamid ile de görüştü. Bu görüşmede, Osmanlının bütün dış borçlarını ödeme karşılığında Abdülhamid’den Filistin’i istedi, ancak Abdülhamid bu isteği kesin olarak geri çevirdi. Bunun üzerine Yahudiler Filistin topraklarını parsel parsel satın almaya başladılar.
            İkinci göç dalgası (1904-14), Kişinev (Moldova’da bir kent) katliamından sonra başladı. Aşağı yukarı yarısı sonradan ayrılsa da,  40.000 Yahudi Filistin’e yerleşti. İkinci dalga kibutz hareketini kuran sosyalist grupları da içeriyordu, buna rağmen hem birinci ve hem de ikinci dalgada gelenler esas itibariyle Ortodoks Yahudilerdi. I. Dünya Savaşı sırasında, İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour uluslararası Siyonist hareketin liderlerinden Lord Rothschild'e gönderdiği bir mektupta (1917) şöyle diyordu:
            “Majestelerinin hükümeti Yahudiler için Filistin’de ulusal bir yurt kurulmasını uygun görmekte olup bu amacın gerçekleşmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Şurası da bilinmelidir ki, Filistin’de bulunan Yahudi olmayan toplumların sivil ve dinî haklarına ya da Yahudilerin başka herhangi bir ülkede sahip oldukları siyasi statü ve haklara zarar verebilen hiçbir şey yapılmayacaktır.”
            Esas olarak Siyonist gönüllülerden oluşan Yahudi Lejyonu 1917’de İngilizlerin Filistin’i ele geçirmelerine yardım etti. Arapların İngiliz yönetimine ve Yahudi göçüne karşı gösterdikleri tepki 1920’de Filistin ayaklanmalarına ve Haganah (Savunma) olarak bilinen Yahudi milis gücünün oluşmasına yol açtı. Haganah’tan, daha sonra, Irgun ve Lehi gibi milis gruplar türedi. 1922’de, Milletler Cemiyeti Balfour Bildirgesi’ne benzer hükümlerle İngiltere’ye Filistin’i yönetme yetkisi (manda) verdi. O tarihte bölgenin nüfusu ağırlıklı olarak Arap ve Müslümandı. Yahudiler nüfusun yaklaşık %11’ini, Hıristiyanlarsa %9,5’ini oluşturuyorlardı.
            Üçüncü (1919-1923) ve dördüncü (1924-1929) göçler Filistin’e 100.000 Yahudi daha getirdi. Nihayet, Nazizm’in yükselişi ve Yahudi kıyımlarının artması 1930 yılında beşinci dalgaya yol açtı ve çeyrek milyon Yahudi Filistin’e göç etti. 1936-1939 Arap başkaldırısının başlıca nedeni bu oldu ve 1939’da  “Beyaz Kâğıt” denen belgeyle İngilizlerin Filistin’e Yahudi göçünü sınırlandırmalarına yol açtı. Dünya ülkelerinin soykırımdan kaçan Yahudi sığınmacıları geri çevirmeleri nedeniyle, Yahudileri Filistin’e getirmek için “Aliyah Bet” olarak bilinen gizli bir hareket ortaya çıktı. II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Filistin’in Yahudi nüfusu toplam nüfusun %33’üne ulaştı.

Arap-İsrail Savaşları
            II. Dünya Savaşı’nın müttefiklerin galibiyetiyle bitmesinden sonra, Filistin sorunu son aşamasına ulaştı. İngiltere Filistin sorununu Birleşmiş Milletlere götürdü. BM, Kasım 1947'de Filistin’in biri Yahudi (İsrail) öteki Arap (Ürdün) olmak üzere iki devlet arasında paylaşılmasına karar verdi.
            Yahudiler, Birleşmiş Milletlerin kararını kabul etti. Kudüs şehrine ise BM denetiminde uluslararası bir bölge statüsü tanındı. Ancak Birleşmiş Milletlerin çözümü Arapları tatmin etmedi.      
            14 Mayıs 1948’de, son İngiliz güçlerinin İsrail’den ayrıldığı gün, BM paylaşım planı uyarınca David Ben-Gurion tarafından İsrail Devleti’nin kuruluşu ilan edildi.  24 saat sonra Mısır,  Ürdün,  Suriye,  Lübnan ve Irak orduları saldırıya geçerek İsrail topraklarına girdiler ve böylece savaş başladı.
            1949 yılının ilk aylarında BM nezdinde İsrail ile onunla savaşan Arap ülkelerinin her biri (o dönemden beri İsrail’le görüşme masasına oturmayı kabul etmeyen Irak hariç) arasında doğrudan müzakereler düzenlendi ve bunların sonucunda bir ateşkes anlaşması imzalandı. Anlaşma uyarınca sahil şeridi, Celile ve tüm Necef İsrail’e,  Judea ve Samiriye (Batı Şeria) Ürdün’e,  Gazze Mısır yönetimine ve Kudüs'ün Eski Kent'in de dâhil olduğu doğu kısmı Ürdün’e,  batısı da İsrail’e bırakıldı.




Birleşmiş Milletler planı (1947)

            İsrail o zamandan beri komşu Arap devletlerle birkaç defa daha savaştı. Bu savaşlarda Batı Şeria’yı, Sina Yarımadası’nı (1967 ve 1982 arasında), Güney Lübnan’ın bir kısmını (1982 ve 2000 arasında), Gazze Şeridi ve Golan Tepeleri’ni işgal etti. Doğu Kudüs dâhil bu toprakların bir kısmını kendisine bağladı, fakat Batı Şeria ile olan sınır çekişmelidir. İsrail, Mısır ve Ürdün ile barış anlaşmaları imzaladı, ama Israil-Filistin çatışmasını çözme çabaları bugüne kadar barışla sonuçlanmadı. 1988 yılında Ürdün Batı Şeria üzerindeki iddialarından vaz geçti ve tüm haklarını Filistin Kurtuluş Örgütü'ne devretti.

Batı Şeria
            Batı Şeria;  batı, kuzey ve güneyinde İsrail, doğusunda ise Şeria Nehri  (Ürdün Nehri)  ve Lut Gölü ile çevrili bölgedir.
            Doğu Kudüs ile birlikte Batı Şeria’nın kara alanı 5.640 km2, su alanı ( Ölü Deniz’in kuzeybatı tarafı) 220 km2dir. Tahmini nüfusu 2.676.740 (Temmuz 2013) olup, bunun  %80’den fazlasına karşılık gelen 2.100.000’i Filistinli Araplardır. 500.000 Yahudi İsrailli Batı Şeria’daki İsrail yerleşim yerlerinde yaşamaktadırlar. Bunun 192.000’i Doğu Kudüs’tedir.   Ayrıca, Batı Şeria’da, Nablus’un içinde ve civarında yaşayan,  sayıları ancak yüzlerle ifade edilen Samiriler gibi küçük etnik gruplar da vardır.
            Bölgenin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Uluslararası Adalet Divanı tarafından İsrail işgali altında olduğu kabul edilmektedir. Batı Şeria, şu an itibari ile meşru olarak hiçbir devlete ait değildir.
            1993 Oslo İlkeler Anlaşması, Batı Şeria’nın nihai statüsünün İsrail ile Filistinliler arasında varılacak bir uzlaşmaya bağlı olduğunu bildirdi. Bu anlaşmadan sonra, İsrail, Oslo Anlaşması’na göre üç idari bölgeye ayrılan Batı Şeria’nın bazı kısımlarında sıkıyönetimi kaldırdı.

Oslo Anlaşması’na göre Batı Şeria’da oluşturulan yönetim bölgeleri
Bölge
Güvenlik
Sivil idare
Arazi (%)
Filistinliler (%)
A
Filistinliler
Filistinliler
18
55
B
İsrail
Filistinliler
21
41
C
İsrail
İsrail
61
  4
         
            Tabloda görüldüğü gibi, Batı Şeria arazisinin %18’i ile Batı Şeria’da yaşayan Filistinlilerin %55’i (A) bölgesine girmektedir. Bu bölgenin hem güvenliğinden hem de yönetiminden Filistinliler sorumludur. (B) bölgesi arazinin %21’ini, Filistinlilerin %41’ini içine almaktadır. Bu bölgenin yönetimi Filistinlilere ait olmakla beraber güvenliğinden İsrail sorumludur. Arazinin %61’i ile Filistinlilerin %4’ ise her şeyinden İsrail’in sorumlu olduğu (C) bölgesinde bulunmaktadır. (A) ve (B)  bölgeleri birlikte Batı Şeria’da yaşayan Filistinlilerin %96’sını barındırmakla birlikte Batı Şeria arazisinin ancak %39’una sahiptir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder